olan en eski binasıdır. Kilise, Drama surları gibi, başlıca Monastiraki Bölgesi’nden getirilmiş taşlarla inşa edilmiştir. Uzmanların değerlendirmelerine göre Kilise bölgenin en yüksek noktasına (bugün daha alçak) inşa edilmiştir. Fakat yılların geçmesiyle toprak birikimi olduğundan etraftaki toprak seviyesi yükselmiş ve kilise diğer binaların arasına “hapsolmuş” ve zemini iyice sertleşmiştir. Belki bu özellikler kiliseyi 1829’daki korkunç Drama depreminden korumuştur. Kilise en başta Meryem Ana’ya ithaf olmuştur. “İlahi Sofia Kilisesi” adı daha yenidir ve varlığını onu bu şekilde adlandıran 1922 göçmenlerine borçludur. Devamında bugünkü bilinen şekliyle “Agia Sofia” adı kalmıştır. Kilisede yapılan tadilatlar, zamanla, mimari yapısıyla beraber, Agia Sofia’yı Drama’nın en önemli tarihi yapısı haline getirmiştir. Kilisede yapılan değişikliklerle ilgili olarak – kilisenin tarihçesinde büyük öneme sahip – bir süreliğine Müslümanların ibadeti için camiye de çevrildiğidir. Agia Sofia, Sultan 1. Murat (1359-1389) döneminde camiye çevrilerek “Bey Camii” adını almıştır. Ayrıca ilk Bulgar işgalinde, Bulgarlar Agia Sofia’yı müzeye çevirmeye çalışmışlardır; bu Metropolit Agathangelos’un büyük tepkisine yol açmıştır. Drama’nın Bulgar işgaline karşı bağımsızlığını kazanmasından sonra Agia Sofia Kilisesi tekrar Hıristiyan ibadethanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kilisenin Hıristaiyan ibadethanesinde Müslüman ibadethanesine çevrilmesine binanın hem iç hem de dış bahçede bir dizi değişiklik eşlik etmiştir. Kilisede o dönemde yapılan eklemeler arasında en önemlisi kilisenin batı tarafına eklenen giriş salonu olmuştur. Bu değişiklik binayı iki ayrı kata ayırmıştır; yeni giriş salonu eski kiliseye göre iki metre daha yüksek seviyededir. Mermer bir merdiven (8 basamaklı) eski kiliseyi bu yeni giriş salonuna bağlar. Bu noktada giriş salonunun batı tarafında – kutsal mihrabın etrafındaki çevrili kısmın karşısında – Müslüman ibadethanesinin mihrabı olabilecek bir çukur mevcut. Fakat çukurun olduğu bölüm Mekke istikametinde olmadığından bunun doğruluğu kesinleştirilemedi. Müslümanların yaptığı başka ilaveler ise kilisenin güney tarafına yerleştirilen ve bugün çan kulesi olarak kullanılan sekizgen minare ve binanın kuzey tarafındaki Müslüman mezarlığıdır. Agia Sofia’nın planına bakıldığında kubbe ve ana gövdesiyle dik açılı bir yapı olduğunu görebilir. Kilisenin iç bölümü 13,40 uzunluğunda ve 10,46 genişliğindedir. İri sütunlar dış ve uç dehlizlerle bağlantılı olan merkezdeki dörtgeni çevreler. Dış dehlize doğru olan üçlü açılım kilisenin camiye çevrilmesinden sonra yıkılmıştır. Kilisenin merkez bölümü yan dehlizler ve bölmelerle bağlantılıdır ve yarım daire şeklinde kemerlere sahiptirler. Kilisenin kubbesi sekizgendir; bu bize daha çok Konstantinopolis kubbe mimarisini hatırlatır. Yunanistan’da sadece Bizans döneminde bu mimari kullanılmıştır. Dörtgen şekilli kilisenin iç kısmında iri sütunlar göze çarpmaktadır. Kilisenin içini süsleyen ikonalara gelince, hepsinin taşınabilir ikonalar olduğu dikkat çeker. Dış dehlizde bulunan ve İsa Peygamber’in yeryüzüne tekrar inişini resmeden duvar resmi gerçekten görülmeye değerdir. Bu duvar resmi giriş salonunun doğu bölümündedir (Kilisenin iki farklı seviyesini birleştiren mermer merdivenin üzerine) ve 1917 yılına ait olduğu görülmektedir.
Hizmet Birimi:12. Bizans Eserleri Müdürlüğü
Telefon: +302510224716
Yetkili Merci: Drama Kutsal Metropolitliği
Tel: +302521032362